Nisan'da çiçek açan bitkiler:
Ajuga spp.,Amelanchier spp.,Anagyris foetidata, Andromeda floribunda,Arabis spp., Arbutus andranchne, Aronia arbutifolia, Azelea amoena, Azalea kurume, Azalea ledifolia alba, Azalea vaseji, Berberis dictyophylla albucailis, Buxus sempervirens, Caragana spp., Cassia spp., Cercis siliquastrum, Choisya ternata,Cistus parviflorus, Citrus trifoliata, Convollaria majalis grandiflora,Crataegus oxyacantha,Cydonia japonica "Baltzi", Cydonia japonica "Nivalis", Cydonia japonica "sanguina plena"", Cydonia marulei grandiflora, Epimedium spp., Euonymus europaesus, Euonymus europaeus "Atroubens", Euonymus japonica, Genista prostrata,Iberis spp., Lonicera tatarica "Rosea floribunda",Magnolia kabus, Magnolia soulangeana, Malus spp., Phlox spp., Prunus spp., Rhododendron caucasicum "Eroto", Ribes aureum, Ribes sanauineum, Ribes splendens, Ruscus aculeatus,Ruscus hypoglossum, Ruscus racemosus, Spartium junceum, Spirea arbuta, Spirea prunifolia floreplena, Spirea thunbergii, Viburnum carlesi, Vinca major, Vinca minor, Weigelia candida, Weigelia praecox. *Kaynak: "Peyzaj Mimarlığı - Prof. Dr. Aslı Bayçın Korkut, Yrd. Doç. Dr. Elif Ebru Şişman, Yrd. Doç. Dr. Murat Özyavuz"
0 Comments
Geçtiğimiz Perşembe günü Yapı Endüstri Merkezi'nde düzenlenen, Fransız mimar Dominique Perrault’un ‘Doğal & Yapay’ konulu konferansındaydım. Bir mimar-peyzaj mimarı olarak iki alanı da alakadar eden konulardan bahsetti. Doğayla iç içe ve organik bir mimari tarzıyla Dominique Perrault sürdürülebilir mimaride öncü bir isim olduğunu kanıtladı. Konferansın başında mimarlığın bizi koruyacağından fakat doğaldan ayırmaması gerektiğinden bahsetti. Beton yığınlarından ziyade, tasarımlarında otantik malzeme kullanan Perrault, binalarında doğallığı fazlasıyla yakalamış durumda. Aynı zamanda binayı yaşanılan ortama uyum sağlar halde tasarlıyor. Yapılarında duygusal bir etki var, ayrıca boşluk kavramına da önem veriyor ve boşluk kuramının mimariye kentsel bir nitelik kazandırdığını öne sürüyor. Bir yere inşa edilen yapının doğanın önünde saklandığını düşünüyor. Çok hoşuma giden bir cümlesini paylaşmak istiyorum; ‘’İnşaatın statik mantığına karşı isyankâr olmak gerekir.’’ Mimarın bu cümlesine kesinlikle katılıyorum. Yapılar ne kadar doğayla iç içe olursa, insana o kadar yakın olur. Kimse beton yığınları arasında sıkışıp kalmak istemez. Hele yeşilin azaldığı son dönemde insanlar doğala özlem duyuyor. Perrault’un Berlin’de yapmış olduğu spor salonu mimarinin doğallığını yansıtan en iyi örneklerden bir tanesi. ‘Olympic Velodrome and Swimming Pool’ projesinin çatısı, uçan daire gibi yapılmış ve yaklaşık 16000 ton ağırlığında, yani Eiffel Kulesi'nin ağırlığından bile daha fazla ağırlıkta. Bu ağırlığı taşıyacak şekilde yapılmış spor salonu. http://www.perraultarchitecte.com/data/projet/fiche/1464/large_dpa_velodrome_6cc6f.jpg Linkte de görüldüğü gibi tamamen yer altına gömülmüş bir şekilde tasarlanmış. Zeminin bir parçasıymış gibi duruyor. Bu binada, yapının ağırlığının maddesellikten ve yerçekiminden kurtulduğunu görebiliyoruz. Perrault’un eserleri arasında en çok beğendiğim Madrid’de inşa edilen köprü Arqanzuela Footbridge oldu. http://allthingabout.blogspot.com/2011/05/arqanzuela-footbridge-by-dominique.html Köprünün muhteşem bir tasarımı var ve sarmal yapılar değişik ve özgün bir izlenim veriyor. Malzeme olarak metal meş kullanılmış, köprünün içinde oturulacak alanlar var, aynı zamanda sıcaktan koruyor ve gölge sağlıyor. Bu yüzden oldukça kullanışlı bir yapısı var. Perrault, yapıların çevre ile bütünleşik bir ortam olarak iç mekanıyla da bir bütün ve koruyucu olması gerektiğini savunuyor, ona göre tasarımların bir vizyona, bir ilhama dayanan; peyzajı, coğrafya ve çevre ile bağlantılı olması gerekmekte. Bu fikri Tenerife plajında tasarladığı bir otelde bariz bir şekilde hissedilebiliyor. Mekânda bulunan tepesi kesilmiş bir topoğrafyaya, kesilmiş kısmını tamamlayacak ve coğrafyaya uyduracak şekilde bir otel tasarlamış. Bina, aynı zamanda çevredeki evlerin yapısına uyum sağlamış.http://www.linternaute.com/savoir/magazine/photo/portrait-de-dominique-perrault/image/hotel-thalasso-tenerife-237788.jpg Linkte gördüğümüz gibi otelin üzerine bitki yetişecek şekilde metal bir branda gererek bitkilendirmiş. Bunu yaparak mekâna şiirsel bir hava katmış. Bu projeyle, tarihsel bir coğrafyayı tekrar geri kazandırmayı amaçlıyor. Bana kalırsa başarmış; oldukça çağdaş ve yaratıcı bir proje olmuş, coğrafyanın mimariyle ilişkisinin korunmasının sonucunda doğayla uyumlu bir yapı ortaya çıkmış. Son olarak da Seoul’de inşa edilmiş olan Ewha Campus Complex’inden bahsedeceğim. http://aplust.net/imagenes_blog/pCU5JNrV_portada-DPA.jpg Dikkatimi çeken en önemli detay, yerin 22 metre aşağısında bile binanın ışık alabiliyor olması oldu. Ayrıca ısıtma ve soğutmanın doğal yollarla sağlanabiliyor olması ısı tasarrufu açısından cidden önemli bir detay. Özel bir kaya türü kullanılmış ve bu sistemin devamını kayanın ısınıp soğuma özelliği sağlıyor. Ayrıca hava sirkülasyon sistemi de yazın serin kışın sıcak hava sağlanabiliyor olmasını kolaylaştırıyor. Bina yapılırken malzeme kullanımında metal tercih edilmiş, bu da metalin ışığı tutması özelliği sayesinde alt katlara ışığın çok rahat ulaşmasını sağlamış. Doğrusunu söylemek gerekirse son zamanlarda dinlediğim mimarlar arasında beni en fazla etkileyen Perrault oldu. Doğayı seven bir insan olarak mimari yapıların doğayla bütünleştiğini görmek bende apayrı bir izlenim oluşturdu ve bana bu konuda ilham verdi. Kentsel mimari eserlerin manzara ve peyzaj tarafından bütünleşmesi, bir araya gelmesi fikri sürdürülebilir mimarinin temel taşını oluşturuyor. Perrault’a göre mimari asla topraktan ve doğadan ayrı tutulmamalı, bu fikre kesinlikle katılıyorum, keşke bütün mimarlar onun gibi düşünse de etrafta devasa çirkin gökdelenler ve beton yığınları yerine doğala yakın, yeşil çatının uygulandığı, doğayla bütünleşmiş binalar görebilsek...
Gülce Öztürk |
PİL BLOGPİL ve destek verenler tarafından yazılan peyzaj, mimarlık, tasarım, bitki ile ilgili veya tamamen o ana ait yazılardan oluşmaktadır. Archives
February 2016
Categories
All
|