Merhaba Pil Tasarım takipçileri. Bu yazıda sizlere Ertuğrul Yılmaz'la beraber hayata geçirdiğimiz projemiz Alışveriş Robotu'ndan bahsedeceğim.
Alışveriş Robotu satın almak istediğiniz ürünü satan mağazaları bulabileceğiniz bir platform. Bir ürünün online mağazalardaki fiyatlarıyla beraber bu ürünü satan sizin konumunuza yakın fiziksel mağazaları da görebilirsiniz. Platform demememin sebebi Alışveriş Robotu'nun sadece bir web sitesinden ibaret olmaması. Dokunmatik ekranlı Nokia akıllı cep telefonları için Alışveriş Robotu uygulamasını indirip aradığınız ürünü satan yakınınızdaki mağazaları görebilirsiniz. Ertuğrul'la üniversitenin ilk yıllarından beri arkadaşız, yediğimiz içtiğimiz pek ayrı gitmemiştir. Alışveriş Robotu'nun tohumları da o zamanlar atıldı. Hoş Ertuğrul hala mezun olmaya pek niyetli değil. İkimiz de üniversite yıllarında çalışmaya başladık. Projenin fikri ise bir gün işyerinde bir arkadaşımın kullandığı fiyat karşılaştırma sitesinde aradığı ürünü bulamadığını söylemesiyle ortaya çıkmaya başladı. Daha öncesinde çalışma şekilleri ve iş modelleri hakkında bilgim olmayan fiyat karşılaştırma sitelerini daha detaylı incelemeye başladım. İşin teknik olarak zorlu kısmı, sıkıcı işlerle dolu rutin iş temposunda açıkçası çok ilgimi çekmişti. Proje hem zevkli hem de gelecek vaadediyordu. Konuyu zaman zaman Ertuğrul'la paylaşıyordum, lakin kendisini o sıralar World of Warcraft'a o kadar çok kaptırmıştı ki dikkatini çekmem biraz vaktimi aldı :) Projenin iş modelini derinleştirdiğimizde örnek aldığımız Amerika pazarı ile Türkiye pazarı arasında önemli farklılıklar olduğunu gördük. Yükselen mobil uygulama ve lokasyon tabanlı uygulama trendlerini de dikkate alınca Alışveriş Robotu'na fiziksel mağazaları da ekleme fikri doğdu. Böylece kullanıcılar satın almak istedikleri ürünü satan online ve fiziksel mağazalara tek noktadan erişebileceklerdi. 2010'un sonlarına doğru yayına aldığımız mobil uygulamamızı da çok farklı kılacaktı. Alışveriş sitelerinden ürün ve fiyat bilgilerini toplamak için önümüzde iki alternatif vardı; e-ticaret siteleri ile xml entegrasyon veya bu siteleri örümcekler vasıtasıyla taramak. Yeni açılmış bir site olarak e-ticaret sitelerini bizimle entegre olmaya ikna etmenin zor olacağını düşündük ve alışveriş sitelerini taramaya karar verdik. İyi ki de öyle yapmışız, çünkü siteyi açtığımız ilk gün ürün sayısında olmasa da e-ticaret sitesi sayısında piyasadaki diğer oyuncularla rekabet edebilecek düzeydeydik. Siteleri periyodik olarak taramanın yarattığı maliyeti de Amazon Web Services (AWS) kullanarak aştık. Böylelikle elimizde ölçeklenebilir bir altyapı olmuş oldu. Web sitesi tarafında Python (Django), diğer herşeyde de Java kullandık. Açıkçası her iki dilin geliştiricilerinin açık kaynaklı dünyaya kattığı ürünleri, kütüphaneleri gördükçe ve kullandıkça ağzımızın açık kaldığı zamanlar çok olmuştur. Ben 2010 haziranında işimden ayrıldım. Ertuğrul ise projenin maddi yükünü çekmek için 2010'un sonuna kadar çalışmaya devam etti. Yakın bir zaman önce onun da gelmesiyle ekibi tamamlamış olduk. Yakın zamanda Alışveriş Robotu'ndaki yeni gelişmeleri görüyor olacaksınız... Çağdaş Tatlıcı
0 Comments
"Ünlü Rus bilgini Pavlov, koşullanma yoluyla bir köpeğin nasıl huysuz, sinirli ve nevrotik bir hale geleceğini deneyle kanıtlar. Köpeğe önce çember biçiminde bir ışık gösterir. Bunu yemek izler. Sonra elips şeklinde parlak bir ışık gösterir. Ardından elektrik şoku gelir. Hayvan buna göre koşullanır. Parlak çemberi görünce, yiyecek geleceği için sevinip kuyruğunu sallar, elips görünce de, bunu elektrik şoku izleyeceğinden havlamaya, hırlamaya, ulumaya başlar ve o tarzda bir şartlı tepkide bulunur. Bilgin, yavaş yavaş giderek elipsi çembere benzetmeye başlar. Köpek önceleri aradaki farkı ayırt edip ona göre tepkide bulunmayı başarır. Ama çemberle elips büsbütün birbirine benzemeye başlayınca, ikisini birbirinden ayırt etmekte zorlanınca, köpek şaşırır, ne yapacağını bilemez olur, iki arada bir derede kalır. Yemek beklerken elektrik şokuyla karşılaşır; şok gelecek derken yiyecek sunulur ve hayvan bu durumda iyice huysuzlaşır. Eskiden uslu uslu otururken, şimdi yerinde duramaz, çırpınır, ulumaya başlar. Ve sonunda sinirli, nevrotik bir köpek olup çıkar. Pavlov, deneyi tersine çevirip çember ve elipsi tam belirgin bir hale getirince, köpek yavaş yavaş eski halini alır. Ama bu pek zor olur. Eski dengeler öyle kolayca kurulmaz..." (Güngör Özyiğit-İletişim'in üç boyutu)
Ben daha çok bu deneylerden hepimizin bildiği resimdeki zil ile olanını biliyordum, ama bu da aynı mantığın ürünü. İnsanların da sürekli değişken zeminler üzerinde dengeli ruh hallerini korumaları pek kolay değil sanki. Ben burada yapıcı olmanın ne kadar zor olduğunun ama yıkıcı olmanın da bir o kadar kolay olduğunun ispatlanmış olduğunu düşünüyorum. Evrenin kaosa doğru gitmesi teorisi gibi: Herşey karmaşaya,yani kaosa doğru gitmektedir. Düzensizliğin adı olan entropi, evrenin her yerinde artmaktadır. "Tasarım" da sanki bu mantığa ters işlemeye çalışan bir süreç gibi...Mesela, bir yerden gelen su binanın bir yerlerinden sızmaya, akmaya, biryerlerini çürütmeye çalışırken, oradaki duruma göre bir su yalıtımı tasarlamak da bir nevi bilinçli anti-entropi gibi...(Tabii böyle bir kelime yok muhtemelen:) Pavlov ile ilgili daha detaylı bilgi: http://nobelprize.org/educational/medicine/pavlov/readmore.html Ceren Dayıcıoğlu Bu haftaki serüvenim birkaç sergi gezme isteğiyle kendimi Eminönü'nde bulmamla başladı. İlk sergi durağım DÖSİM Kültür Ürünleri Mağazası( Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü). Çoğu kimsenin haberi bile olmadığını tahmin ettiğim kıyıda köşede kalmış bir sergi-mağaza. Çeşit çeşit geleneksel içerikli el yapımı hediyelikler, cam eşyalar, takılar, halılar, çantalar...
En çok beğendiklerim arasında çarık diye bilinen ayakkabılar, geleneksel gölge oyunumuz olan Hacivat ve Karagöz'ün karakterlerinin incecik dana derisinden yapılan duvar süsleri ve takılar vardı. Takıların tümü arkeolojik buluntulardan yola çıkılarak tasarlanmıştı. Hepsinin üzerinde hangi döneme, hangi uygarlığa ait olduğu, hangi malzemeden yapıldığı yazılıydı. Mağazanın ikinci katı ise halı ve kilimlere ayrılmıştı. Türkiye'nin her yöresine ait motifleri barındıran çok sayıda halı ve kilim vardı. Aynı zamanda Kültür Bakanlığı Yayınları'ndan çıkan, Türk Mutfağı'ndan geleneksel el sanatlarına, Anadolu ve Osmanlı mimari eserlerinden Türk müziği çalgılarının tarihine kadar bir çok konuyu içeren, kültürümüzü tanıtan kitap ve yayına ulaşmak mümkün. Gelen turistlerin buraya bayıldıkları kesin. Yapılan ürünlerin inceliğine, şıklığına bayılmamak elde değil zaten. İkinci durağım ise “ On Adımda Kapalıçarşı” sergisi. Sergi yerine ulaşmak için tarihi bir yapı olanEminönü Postanesi'ni ve onun gibi güzel, eski binaları izleye izleye İş Bankası Müzesi'ne ulaştım. Sergi dahilinde, eski zamanda Kapalıçarşı hakkında herşey; tarihçesi, hanları, dükkanları, Osmanlı'nın alışveriş kültürünü betimleyengörseller, eski zamanlardan beri yapılıp satılan ürünlerden örnekler ve mücevher yapımı ile ilgili bir belgesel vardı. Nasıl bir emekle yapıldığını görünce, zannatkarları daha da takdir ediyorsunuz. Sergiden çıktıktan sonra içimdeki “Bu kadarı bana yetmez gerçeğini de dolaşmalıyım, heryerini görmeliyim” hissiyle beraber kendimi Kapalıçarşı'nın kollarına attım. O ne kalabalık,o ne cıvıltıydı öyle. Bu kadarını beklemiyordum. İyi ki yanımda sergiden aldığım Kapalıçarşı haritası vardı da rahatça dolaşabildim. Zaten esnafı ilgili ve yardımsever, kaybolmanız imkansız. O kadar çok gezilecek yeri vardı ki... İncik boncukçusu, hediyelik eşyacısı, bit pazarı, bakırcısı, sahafı,... Anladım ki, Kapalıçarşı başlı başına bir gün ayrılması gereken bir gezi olmalıymış, zamanım yetmedi dolaşamadım heryeri. O zaman şöyle demeliyim; yapmak istediğim tasarımlara malzemeler ve biraz da ilham bulabilmek için bekle beni Kapalıçarşı yakında tekrar geleceğim. Görüşmek üzere. Ekin Duraker TIOBE, web sitesinde yıllardır programlama dillerini popülerlik kıstasına göre sıralıyor, yıl sonlarında da yılın programlama dilini seçiyor. 2010 yılında ödülü Python aldı. Favori yazılım dilimin bu şekilde ödüllendirilmesine sevindim.
Python kullanıcısına esneklik sağlayan güçlü bir dil; buna karşın programcıyı bir C++ gibi dimdik bir öğrenme eğrisine maruz bırakmıyor. Sentaksı temiz, kolay okunurluk gözetilmiş. Güçlü bir kütüphaneye ve özellikle web çerçevelerine sahip: Web uygulamalarında popülerlikleri her gün artan Django ve Pylons Python tabanlı. Ayrıca bulutta da önemli bir yeri var; Google'ın bulut platformu App Engine Python ile geliştirildi ve ilk kabul ettiği dil Python'du. Youtube, Disqus, Reddit gibi servisler Python'da inşa edildiler. Türkiye'de maalesef bu dilin yaygınlığı için olumlu şeyler söylemek zor; kurumsal tarafta C# ve Java, web uygulamalarında da PHP'nin hakimiyetinin devam edeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Rakipleri hızlıca inceleyelim. PHP'de Türkçe literatür mevcut ve Python'a göre kötü kod yazılmasını daha tolere edebiliyor. Kurumsal alan tüm dünyada olduğu gibi tutucu ve .Net ve J2EE arasında paylaşılıyor. Yabancı dil fakiri olan ülkemizde yabancı kaynak takip ederek Python öğrenebilecek pek de fazla yazılımcı yok; kurumsal olmayan pazarın küçük olmasından dolayı yabancı dil yetisine sahip olanlar da daha kolay iş bulabilecekleri platformları doğal olarak tercih ediyorlar. Özgür Işıl |
PİL BLOGPİL ve destek verenler tarafından yazılan peyzaj, mimarlık, tasarım, bitki ile ilgili veya tamamen o ana ait yazılardan oluşmaktadır. Archives
February 2016
Categories
All
|