Doğma büyüme Çanakkale'li biri olarak yıllardan beri favori mekanım hiç değişmedi; Bozcaada :) Her gittiğimde dönesim gelmez o güzelim Bağlar Cenneti'nden… Her feribota binişimde geriye dönüp iç çekerim "keşke biraz daha kalabilseydim" diye. Böyle bağımlılık yapar sizde Bozcaada. Bozcaada’ya yaklaştıkça ilk gözünüze çarpan heybetli görüntüsüyle kalesi olur. Venedikliler, Cenevizliler ve Bizanslılar tarafından kullanılmış olan bu kale, Fatih Sultan Mehmet tarafından onarılmış ve günümüze kadar korunmuştur. Son yıllarda artan popülaritesiyle birlikte pansiyon ve butik otel sayısı da bir hayli artmaktadır adada. Özellikle Bozcaada yerlisi, evlerini pansiyona çevirerek para kazanır ve ev yapımı incir ve domates reçelleri satarlar ada sokaklarında. O reçellerin lezzetini başka yerde tadamazsınız. Bazı eski evler o kadar güzel restore edilmiş ki, birçok 5 yıldızlı otele taş çıkartacak güzelliktedir. En güzelleri de butik otel binaları. Mavi, yeşil, kırmızı ahşap pencereler, beyaz perdeler, balkonlarda begonviller, mor salkımlar, sokaklarda zakkumlar adeta bir renk şöleni insanın içini ısıtır. Sokaklarda adalı teyzeler, sıcak tavırlarıyla, misafirperverlikleriyle gelen insanların sempatisini kazanırlar çoğu zaman. Bütün sokaklar begonvillerle ve beyaz evlerle çevrilidir. Bana kalırsa saat kuleli Meryem Ana kilisesi adanın en güzel yapılarından biri… uğramadan geçmeyin derim. Rum evleri Bozcaada’da en çok görülen yapılardır. Yunan adalarını andırır ada bu yönüyle. Şarap kokusu ise Bozcaada’yı Bozcaada yapan en güzel nitelik, içmeden sarhoş eder insanı, hele bağbozumu zamanında mest olursunuz adeta :) Gelelim ayazma plajına; görebileceğiniz en güzel denize sahiptir, adeta bir cam gibi denizin dibini görebilirsiniz. Yalnız biraz soğuktur ama sıcak yaz günlerinde ilaç gibi gelir insana. Kumu ise bambaşkadır, tertemiz, pırıl pırıl parlar ve inceciktir. Şezlongunuza uzanmış güneşlenirken, gün içinde defalarca‘’Acuur var beze var efenimm !!’’ diye bir ses duyduğunuzda şaşırmayın, o ses esmer acurcu amcadan gelir. Her gün her saat bıkmadan usanmadan bütün plajı turlar, volta atar, acur ve beze satar. Bezenin tadına bakmadan geçmeyin derim pastane bezesine hiç benzemez lezzeti başkadır:) Gün batımına doğru Polente fenerine gidilir her zaman, sizi oraya götürecek minübüsler her daim beklerler ama sadece 18.30da kalkarlar, saatleri bellidir. Rüzgâr santralleri vardır etrafında. Elinizde şarap, karşınızda deniz, biraz rüzgar.. kulağınızda rüzgar güllerinin fısıltıları..sonrasında huzur.. gün batımı aşık eder insanı Polente fenerinde:) Günü batırdıktan sonra şehir merkezine dönersiniz.. sokaklara çıktığınızda rakı kokuları duyarsınız, meyhaneler yavaş yavaş kapılarını açmış, insanları karşılamaktadır. Bozcaada’da rakı- balık keyfi bambaşkadır. Güleryüzlü garsonları ve çalışanlarıyla Mıstık’ı önerebilirim rakı-balık keyfi için. Gelmişken fırınlanmış tahin helvasını tatmadan geçmeyin, Bozcaadaya has özgün tatlardan biridir, ayrıca rakı keyfinin ardından çok iyi gider :) Bozcaadanın şirin cafelerinde özgün tatları, özellikle deniz ürünlerini mutlaka deneyin derim. Ada cafe’nin ada böreği, ahtapot mücveri ve kızılcık şerbeti, Polente cafenin hafif alkollü meyve suları vazgeçilmezdir. Bağbozumu zamanında özellikle daha canlı ve renkli olur Bozcaada. En gidilesi dönemdir fakat erken rezervasyon yaptırmanızı öneririm çünkü bütün pansiyonlar ve oteller dolu olur o dönemde. 9-10 Eylül bağ bozumu festivali adanın en güzel zamanıdır. Gel gelelim ayrılık safhası çok hüzünlü olur, bırakmak istemezsiniz arkanızda adayı, alıp yanınızda götürmek istersiniz ama o sizi bambaşka diyarlara götürür Ege kokulu rüzgârlarıyla. Yolunuz bir gün Çanakkale’ye düşerse, Bozcaada’yı ihmal etmeyin:)
Gülce Öztürk
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
PİL BLOGPİL ve destek verenler tarafından yazılan peyzaj, mimarlık, tasarım, bitki ile ilgili veya tamamen o ana ait yazılardan oluşmaktadır. Archives
February 2016
Categories
All
|