Bu haftaki serüvenim birkaç sergi gezme isteğiyle kendimi Eminönü'nde bulmamla başladı. İlk sergi durağım DÖSİM Kültür Ürünleri Mağazası( Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü). Çoğu kimsenin haberi bile olmadığını tahmin ettiğim kıyıda köşede kalmış bir sergi-mağaza. Çeşit çeşit geleneksel içerikli el yapımı hediyelikler, cam eşyalar, takılar, halılar, çantalar...
En çok beğendiklerim arasında çarık diye bilinen ayakkabılar, geleneksel gölge oyunumuz olan Hacivat ve Karagöz'ün karakterlerinin incecik dana derisinden yapılan duvar süsleri ve takılar vardı. Takıların tümü arkeolojik buluntulardan yola çıkılarak tasarlanmıştı. Hepsinin üzerinde hangi döneme, hangi uygarlığa ait olduğu, hangi malzemeden yapıldığı yazılıydı. Mağazanın ikinci katı ise halı ve kilimlere ayrılmıştı. Türkiye'nin her yöresine ait motifleri barındıran çok sayıda halı ve kilim vardı. Aynı zamanda Kültür Bakanlığı Yayınları'ndan çıkan, Türk Mutfağı'ndan geleneksel el sanatlarına, Anadolu ve Osmanlı mimari eserlerinden Türk müziği çalgılarının tarihine kadar bir çok konuyu içeren, kültürümüzü tanıtan kitap ve yayına ulaşmak mümkün. Gelen turistlerin buraya bayıldıkları kesin. Yapılan ürünlerin inceliğine, şıklığına bayılmamak elde değil zaten. İkinci durağım ise “ On Adımda Kapalıçarşı” sergisi. Sergi yerine ulaşmak için tarihi bir yapı olanEminönü Postanesi'ni ve onun gibi güzel, eski binaları izleye izleye İş Bankası Müzesi'ne ulaştım. Sergi dahilinde, eski zamanda Kapalıçarşı hakkında herşey; tarihçesi, hanları, dükkanları, Osmanlı'nın alışveriş kültürünü betimleyengörseller, eski zamanlardan beri yapılıp satılan ürünlerden örnekler ve mücevher yapımı ile ilgili bir belgesel vardı. Nasıl bir emekle yapıldığını görünce, zannatkarları daha da takdir ediyorsunuz. Sergiden çıktıktan sonra içimdeki “Bu kadarı bana yetmez gerçeğini de dolaşmalıyım, heryerini görmeliyim” hissiyle beraber kendimi Kapalıçarşı'nın kollarına attım. O ne kalabalık,o ne cıvıltıydı öyle. Bu kadarını beklemiyordum. İyi ki yanımda sergiden aldığım Kapalıçarşı haritası vardı da rahatça dolaşabildim. Zaten esnafı ilgili ve yardımsever, kaybolmanız imkansız. O kadar çok gezilecek yeri vardı ki... İncik boncukçusu, hediyelik eşyacısı, bit pazarı, bakırcısı, sahafı,... Anladım ki, Kapalıçarşı başlı başına bir gün ayrılması gereken bir gezi olmalıymış, zamanım yetmedi dolaşamadım heryeri. O zaman şöyle demeliyim; yapmak istediğim tasarımlara malzemeler ve biraz da ilham bulabilmek için bekle beni Kapalıçarşı yakında tekrar geleceğim. Görüşmek üzere. Ekin Duraker
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
PİL BLOGPİL ve destek verenler tarafından yazılan peyzaj, mimarlık, tasarım, bitki ile ilgili veya tamamen o ana ait yazılardan oluşmaktadır. Archives
February 2016
Categories
All
|