Bu hafta "Springpad" ve "Parkinson Yasası" gibi birbiriyle kimine göre hiç örtüşmeyen ama bana göre zaman planlaması konusunda bazı noktalarda örtüşen iki konudan bahsetmek istedim. Bu konularda yazmak istememin nedeni ise, zaman planlaması konusunun hayatımda son zamanlarda hızla daha önemli hale gelmesiydi. Geçen gün gitgide kendine dinlenme vakti ayıramadığından yakınan huysuz biri haline gelmeye başladığımı farkettim ki sonra kendime geldim ve bu işte bir gariplik olduğunu algıladım. Hayatta gereksiz zaman alabilecek çoğu şeyi minimuma indirgediğimi düşünüyordum.(Özellikle ofisi Tünel'den Kozyatağı'na taşıyıp çılgın trafikten kurtulduktan sonra). Ayrıca kompakt ve sade bir düzen içinde bir hayat kurgusu hayal ediyordum ki bir de baktım buna rağmen vakitsizlikten sızlanıyorum.
Sonra iki şey yaptım ve bunlar çok iyi hissettirdi. Birincisi sevgili Özgür Işıl'ın önerisiyle bilgisayarıma bir "springpad" kurdum. Bunu belki herkes zaten biliyordur ama ben yeni keşfettim ve kesinlikle öneriyorum, sitenin ismi http://springpadit.com (İsteyen kurcalar ve işine yarayan kısımları daha çok kişiselleştirir.) Fonksiyonunun dışında bana göre çok hoş arayüz tasarımları barındırıyor eğer seçerseniz. Özetle faydalı bir yazılım kanımca. İkincisi ise zaman planlaması ile ilgili aldığım birkaç kitaptan birinde yazan bir bölümün çok ilgimi çekmesi ve bunu bir nevi oyun halinde uygulamaya çalışmam oldu. Bu bayagi zaman tasarrufu sağlayan bir yöntem. Kesinlikle öneriyorum. Mantığı C. Nortcote Parkinson'un "İş, tamamlanması için ayrılan zamanı doldurmak üzere uzar." prensibine dayanıyor. Bu da literatürde "Parkinson Yasası" olarak geçiyor. (Parkinson hastalığını bulan doktor ile alakası yokmuş bu arada:) Aslında temelde bir işe ne kadar sürecek derseniz o kadar sürüyor gibi bir mantığı var. Tabii bir de biraz ödül barındırması gerekiyor bu sürecin çalışması için. Bu yasa şu düşünce ekseninde gelişiyor: Çok gözünüzde büyüttüğünüz ve bir türlü bitiremediğiniz ve sürekli molalarla gayet verimsiz çalıştığınız zamanlarda sadece biraz düşünüyorsunuz ve işin minumum alacağı zamanı hesaplayıp çok hızlı bitiriyorsunuz. (Tabii kalite kısmından ödün vermeden.)Sonra da belki günün ortasında tüm işleriniz bitmiş, belki bir toplantı yapmış ve saat 3'te istediğiniz şeyi yapmak üzere buluyorsunuz kendinizi. Tabii bu kadar toz pembe gelişmese de herzaman bu mümkün olabiliyor. Bahsettiğim kitaptaki bölümün ismi ve içeriği genel olarak şöyle: İşinizi, Ayırdığınız Zamanın Yarısında Bitirin "İş, kendisine ayrılan zamanı doldurmak için uzuyorsa çözüm, işin yapılması için gereken zamanı yarıya indirmektir. Pek çok insan baskı altındayken işlerini normalde yaptıklarının yarı süresinde bitirebilir...Bir haftalık tatile çıkmadan bir gün önce, haftalardır hıncahınç dolu olan evrak kutusunu tümüyle boşaltmıyor musunuz?Bedeni harekete geçirmek için istek yaratan bir ödülden daha iyisi yoktur. İşinizi yarı zamanda nasıl bitirebilirsiniz? Yaratıcı düşünün. Çaba harcamaya gerçekten değer. Arta kalan zamanlarınızı kendi projeleriniz üzerinde çalışarak, yaşamınız ya da işiniz için yeni fikirler geliştirerek, vs. geçirebilirsiniz..." (Talane Miadaner'in kitabından...) Ceren Dayıcıoğlu
0 Comments
Your comment will be posted after it is approved.
Leave a Reply. |
PİL BLOGPİL ve destek verenler tarafından yazılan peyzaj, mimarlık, tasarım, bitki ile ilgili veya tamamen o ana ait yazılardan oluşmaktadır. Archives
February 2016
Categories
All
|